VATANSEVERLİK, ÖZGÜRLÜGE KARSI BIR TEHDIT
EMMA GOLDMAN, 1911
Salı 8 Nisan 2003
Vatanseverlik nedir? Bir kiþinin doðduðu topraklara, çocukluðunun anýlarý ve umutlarýnýn, hayallerinin ve özlemlerinin bir arada toplandýðý yere duyduðu sevgi midir? Çocuksu bir naiflikle, bulutlarýn akýþýný seyrettiðimiz ve kendimizin de neden öylesine yumuþakça uçamadýðýmýzý merak ettiðimiz yer midir? Milyarlarca parlayan yýldýzý sayýp, ruhlarýmýzýn derinliklerine iþleyen « gözümüzün nuru mu »? Kuþlarýn müziðini dinleyip, onlar gibi uzak diyarlara uçmak için kanatlarýmýz olmasýný dilediðimiz yer mi? Ya da annemizin dizlerinde oturup, büyük zaferlerin ve efsanelerin hikâyeleriyle kendimizden geçtiðimiz yer midir? Kýsacasý, her santimetre karesinin güzelliði ve eþsiz mutluluk, zevk ve oyun dolu çocukluðumuzu temsil ettiði yere duyulan aþk mýdýr?
Eðer vatanseverlik bu ise, bugün pek az Amerikalý’yý vatansever olarak adlandýrabiliriz; çünkü, oyun mekânlarý artýk fabrikalar, deðirmenler ve madenlere dönüþmüþtür. Kuþlarýn müziðinin yerini ise, saðýr edici makine sesleri almýþtýr. Artýk büyük zaferler ya da efsanelerle ilgili hikâyeler de dinleyemeyiz çünkü annelerimizin öyküleri acý, göz yaþý ve kederi anlatmaktadýr.
O halde, nedir vatanseverlik? « Vatansever, efendim, adi ve alçaklarýn son sýðýnaðýdýr, » demiþti Dr. Johnson. Zamanýmýzýn en büyük milliyetçilik karþýtý Leo Tolstoy, vatanseverliði bütün katillerin eðitimini tatmin edecek bir prensip olarak tanýmlar; hayatýn gereklilikleri olan ayakkabý, kýyafet ve ev yapýmýndan çok insan öldürmek için daha iyi ekipmaný bulunan bir iþ; averaj çalýþan adamýnkinden daha üstün kârlarý ve zaferleri garantileyen bir iþ.
Diðer bir anti-vatansever olan Gustave Herve de vatanseverliði din kurumundan daha incitici, vahþi ve insanlýk dýþý bir boþ inan olarak tanýmlar. Ýnsanýn doðal fenomeni tanýmlamadaki beceriksizliðinden kaynaklanan dini bir boþ inan. Ýlkel insan fýrtýnayý duyduðunda ya da þimþek çaktýðýný gördüðünde, her ikisini de açýklayamazdý ve bu yüzden de bu olaylarýn ardýnda kendisinden daha üstün bir güç olduðu sonucuna varýrdý. Benzer þekilde yaðmurda ve doðadaki çeþitli deðiþiklerde de doðaüstü bir güç görürdü. Diðer yandan vatanseverlik, yapay bir þekilde yaratýlmýþ ve yalanlar ile yanlýþ söylentilerin iletiþim aðýndan kaynaðýný alan bir boþ inandýr; insaný özgüven ve deðerlerinden kopartýrken, ona kibir ve anlamsýz bir gurur katan boþ bir inan.
Gerçekten de kibir, anlamsýz gurur ve egotizm vatanseverliðin ayrýlmaz bileþenleridir. Açýklayayým. Vatanseverlik dünyamýzýn her biri demir paamaklýklarla çevrili küçük noktalara bölünmüþ olduðunu söyler. Bazý özel noktalarda doðma þansýna sahip olanlar herhangi bir diðer noktada ikâmet edenlere göre kendilerini daha üstün, asil ve akýllý görürler. Bu yüzden de o seçilmiþ noktada yaþayanlarýn, üstünlüklerini diðerlerine göstermek amacýyla kavga etmek, öldürmek ve ölmek gibi görevleri vardýr.
Diðer yerlerde yaþayanlar ise, bebekliklerinden ya da çocukluklarýndan itibaren beyinlerini Almanlar, Fransýzlar ya da Ýtalyanlar’ýn kan dolu hikâyeleriyle doldururlar. Çocuk yetiþkinliðe eriþtiðinde, kendisinin Tanrý tarafýndan ülkesini tüm yabancýlarýn saldýrý ya da istilâlarýna karþý savunmak amacýyla seçilmiþ olduðu düþüncesiyle doldurulmuþ olur. Bu yüzdendir ki bizler daha üstün bir ordu ve donanma, savaþ gücü ve cephane için haykýrmaktayýz. Bu yüzdendir ki Amerika kýsa bir zaman içerisinde ordusu için dört yüz milyon dolar harcayabilmektedir. Bir düþünün: Ýnsanlarýn üretiminden çalýnmýþ dört yüz milyon dolar. Elbette ki vatanseverlik oyununa katýlanlar, zenginler deðildir. Onlar her yerde kendilerini evlerinde hissedebilen kozmopolitanlardýr. Biz Amerika’da bu gerçekliðin farkýndayýz. Bizim zengin Amerikalýlarýmýz Fransa’da Fransýz, Almanya’da Alman ya da Ýngiltere’de Ýngilizler deðiller mi? Bir kozmopolitan gururu içerisinde, Amerikalý fabrika çocuklarý ya da köleler tarafýndan üretilen parayý boþuna harcayanlar da onlar deðil mi? Evet, onlarýn vatanseverliði Roosvelt’in insanlarýnýn adýna yaptýðý gibi, bir talihsizlikle karþý karþýya kaldýðýnda ya da Sergius Rus devrimcileri tarafýndan cezalandýrýldýðýnda, Rus Çarý gibi bir despota baþ üzüntülerini iletebilecek mesajlarýn yollanmasýný mümkün kýlan bir vatanseverliktir.
Bu, Meksika’da binlerce insaný öldüren baþ katil Diaz’ý destekleyebilecek ya da Meksikalý devrimcilerin Amerika topraklarýnda tutuklanarak, Amerikan hapishanelerinde hiçbir geçerli sebep olmadan mahkum edilmelerini onaylayacak bir vatanseverliktir.
Ama vatanseverlik refah ve gücü temsil edenler için deðildir. Ýnsanlar için yeterince iyidir bu. Voltaire’in en yakýn arkadaþlarýndan olan ve þu sözleri söylemiþ olan Büyük Frederick’in tarihi zaferini anýmsatýyor bu bizlere: « Din bir sahtekârlýktýr ama toplumlar için ayakta tutulmalýdýr. »
Bu tür bir vatanseverlik de oldukça fazla para gerektiren bir kurumdur; aþaðýdaki istatistikleri okuduktan sonra hiç kimse bundan þüphe duymayacaktýr. Yüzyýlýn son çeyreðinde, dünyada lider ordu ve donanmalar için yapýlan harcamalardaki progresif artýþ, her duyarlý öðrenci için ekonomik kaygýlar yaratacak derecede somut bir gerçekliktir. 1881’den 1905’e kadarki zamaný beþ yýllýk periyodlara bölerek ve güçlü devletlerin bu sürecin baþlangýç ve bitiþ noktalarýndaki harcamalarýný belirterek kýsaca özetlenebilir bu durum. Belirtilen ilk ve son harcama giderlerinde göre bu süreç içerisinde Ýngiltere’nin harcamalarý 2,101,848,936$’dan 4,143,226,885$’a, Fransa’nýnkiler 3,324,500,000$’dan 3,455,109,900$’a, Almanya’nýnkiler 725,000,200$’dan 2,700,375,600$’a, ABD’ninkiler 1,275,500,750$’dan 2,650,900,450$’a, Rusya’nýnkiler 1,900,975,500$’dan 5,250,445,100$’a, Ýtalya’nýnkiler 1,600,975,750$’dan 1,755,500,100$’a ve Japonya’nýn ki 182,900,500$’dan 700,925,475$’a çýkmýþtýr.
Belirtilen her ülkenin askeri harcamalarý, her beþ yýllýk periyod içerisinde artýþ göstermiþtir. 1881’den 1905’e kadarki dönemde Ýngiltere’nin ordusuna yaptýðý harcamalar dört katýna, ABD’ninkiler üç katýna, Rusya’nýnkiler iki katýna çýkmýþ; Almanya’nýn harcamalarý %35 oranýnda, Fransa’nýnkiler %15 oranýnda ve Japonya’nýnkiler de yaklaþýk %500 oranýnda artmýþtýr. Eðer bu ülkelerin yirmi beþ yýllýk süreç içerisindeki tüm harcamalarýný, ordularýna yaptýklarý harcamalarla karþýlaþtýracak olursak aþaðýdaki sonuçlarý elde ederiz:
Ýngiltere’de %20’den %37’ye, ABD’de %15’den %23’e, Fransa’da %16’dan %18’e, Ýtalya’da %12’den %15’e, Japonya’da %12’den %14’e. Diðer taraftan Almanya’daki oranýn %58’den %25’e düþmüþ olmasý da ilginçtir; bu düþüþün sebebi diðer amaçlar için imparatorluk harcamalarýnda büyük artýþlar yapýlmýþ olmasýdýr. 1901’den 1905’e kadar olan dönemde yapýlan askeri harcamalarýn takip eden beþ yýllýk süreçlerdeki harcamalardan daha yüksek olduðu da baþka bir gerçekliktir. Ýstatistikler, oranda askeri harcamalarý en yüksek olan ülkelerin sýrasýyla Ýngiltere, ABD, Japonya, Fransa ve Ýtalya olduðunu göstermektedir.
Donanmalar için yapýlan harcamalarýn göstergeleri de inanýlmaz boyutlardadýr. 1905’le sonlanan yirmi beþ yýllýk süreçte, ülkelerin donanmaya yaptýklarý harcamalar þöyle bir artýþ göstermiþtir: Ýngiltere %300, Fransa %60, Almanya %600, ABD %525, Rusya %300, Ýtalya %250 ve Japonya %700. Ýngiltere bir istisna olmak üzere, ABD diðer tüm ülkelerden daha çok donanma harcamasý yapmaktadýr ve bu harcamalarýn oraný tüm ulusal harcamalarda da diðer güçlerinkilerden fazladýr. 1881’den 1885’e kadarki süreçte, ABD’nin donanma için yaptýðý harcama ülke için yapýlan bütün harcamalarda her 100$’da 6,20$ gibi makul bir orandý; sonraki beþ yýllýk süreçte bu rakam 6,60$’a yükseldi, bir sonraki beþ yýlda 8,10$’a ve bir sonrakinde ise 16,40$’a eriþti. Ýlerideki beþ yýllýk süreçlerde bu oranýn artacaðý da açýkça görülmektedir.
Askeri harcamalardaki artýþ, nüfus üzerinde kiþi baþýna düþen vergi þeklinde açýklanarak da gösterilebilir. Burada verilen karþýlaþtýrmadaki ilk beþ yýldan son beþ yýla kadar olan süreç içerisinde þöyle bir artýþ gözlenmiþtir: Ýngiltere’de 18.47$’dan 52.50$’a; Fransa’da 19.66$’dan 23.62$’a; Almanya’da 10.17$’dan 15.51$’a; ABD’de 5.62$’dan 13.64$’e; Rusya’da 6.14$’dan 8.37$’a; Ýtalya’da 9.59$’dan 11.24$’a ve Japonya’da 86 cent’ten 3.11$’a.
Kiþi baþýna düþen bu vergi tahmini ile militarizmin ekonomik yükünün kabul edilebilirliði arasýnda bir baðlantý vardýr. Elimizdeki verilere dayanarak elde ettiðimiz yadsýnamaz sonuç, ordu ve donanmalar için giderek artan harcamalarýn istatistiklerde adý geçen ülkelerdeki nüfus artýþýna baskýn çýktýðýdýr. Diðer bir deðiþle, militarizmden giderek artan beklentilerin devamlýlýðý, bu ülkelerin hepsini hem insanlar hem de kaynaklar açýsýndan tüketme tehdidini oluþturmaktadýr.
Vatanseverlik için gerekli olan bu korkunç kayýp, ortalama bir zekâya sahip olan bir kiþiyi bile bu hastalýktan kurtarmaya yeterli olmalýdýr. Gene de vatanseverlik daha fazlasýný beklemektedir. Ýnsanlar vatansever olmaya zorlanmaktadýr ve bu lüks için de öderler; yalnýzca « savunucularý »ný destekleyerek deðil, ayný zamanda kendi çocuklarýný da kurban ederek. Vatanseverlik bayraða baðýmlýlýðý gerektirir; ki bu da anneyi, babayý ve kardeþi öldürmeye bile hazýr olacak bir itaat anlamýna gelmektedir.
Genel kavga, ülkemizi yabancý tehditlerden koruyacak bir orduya gereksinimimiz olduðudur. Ne var ki her entelektüel kadýn ve adam bilir ki, aptallarý baský altýnda tutmak ve korkutmak için var olan bir mittir bu. Bir diðerinin ilgi alanlarýný bilen dünya devletleri, birbirlerine saldýrmazlar. Uluslararasý karmaþalarý, savaþlardansa antlaþmalar yoluyla çözmekle kazançlarýnýn daha fazla olacaðýný öðrenmiþlerdir. Gerçekten de Carlyle’ýn söylediði gibi, « Savaþ, kendi savaþlarýný vermeyecek kadar korkak olan iki hýrsýzýn kavgasýdýr; bu yüzden de bir köyden ve bir diðerinden oðlanlarý alýp onlara üniformalar giydirir, onlarý silahlandýrýr ve karþýlýklý olarak vahþi canavarlar gibi kaybetmelerine izin verirler. »
Her savaþý ayný nedene dayandýrmak da fazla bir bilgelik gerektirmez. ABD tarihinde güya olaðanüstü ve vatansever bir olay olan Ýspanya-Amerika savaþýný ele alalým. Kalplerimiz gaddar Ýspanyollar’a karþý nasýl da öfkeyle doluydu! Doðru, bu öfkemiz aniden alevlenmemiþti ama. Aylarca devam eden gazete ajitasyonuyla beslenmiþti ve bu Butcher Weyler’in birçok Kübalý’yý öldürmesi ve kadýnlarýna tecavüz etmesinden çok da sonra olmamýþtý. Gene de Amerikan Toplumu’nun adaletine dayanarak hiddetlenerek büyümüþ, kavga etmeye hazýr ve cesurca savaþmaya istekli bir hale gelmiþti. Ama sis kalktýðýnda, ölüler gömüldüðünde ve savaþýn bedeli insanlara mal ve kiralarda artýþ olarak geri döndüðünde, vatansever bütünlüðümüzün sarhoþluðundan ayýldýðýmýzda Amerika-Ýspanya savaþýnýn bedelinin þeker fiyatlarýnýn artmasý anlamýna geldiðini aniden anlayýverdik; daha açýk söylemek gerekirse Amerikalýlar’ýn hayatlarý, kaný ve parasý Ýspanya hükümeti tarafýndan tehdit altýnda bulunan Amerikan kapitalistlerinin ilgilerini korumak amacýyla kullanýlmýþtý. Bu bir abartma deðildir, tam tersine Amerikan hükümetinin Küba iþçilerine karþý gösterdikleri tutumla kanýtlanmýþ gerçeklikler ve figürlere dayanmaktadýr. Küba Amerika’nýn kýskacý altýndayken, Küba’yý özgürleþtirmek için yollanan askerlere savaþtan kýsa bir süre sonra patlak veren puro fabrikalarýnda çalýþan ve grevde olan Kübalý iþçileri vurma emri verilmiþti.
Bu tür sebeplerle mücadeleyi sürdüren bir tek bizler deðiliz. Kan ve gözyaþýnýn akmasýna neden olan korkunç Rus-Japon savaþýnýn da önündeki perde kalkmaktadýr. Ve bir kez daha görüyoruz ki bu savaþýn arkasýnda da ateþleyici Ticari Gelenek tanrýsý var. Rusya-Japonya savaþý sýrasýnda Savaþ Bakaný olan Kuropatkin, ticari geleneðin ardýndaki gerçek sýrrý açýða çýkartmýþtýr. Kore imtiyazlarý üzerine para yatýrmýþ olan Çar ve Gran Düka’lar, yalnýzca hýzlý bir þekilde servet yapabilmek sebebiyle savaþý baþlatmýþtý.
Barýþýn en güvenli yolunun güçlü bir ordu ve donanmaya sahip olmak olduðu yolundaki çekiþme, en barýþ yanlýsý vatandaþýn en aðýr silahlarla donanmýþ vatandaþ olduðu iddiasý kadar mantýksýzdýr. Günlük hayattan edindiðimiz deneyimler kanýtlamaktadýr ki, silahlý bireyler gücünün denemek konusunda oldukça isteklidir. Bu durum tarihsel olarak, hükümetler için de geçerlidir. Gerçekten de barýþtan yana olan ülkeler enerji ve hayatlarýný savaþ hazýrlýklarýyla harcamazlar. Sonuç olarak da barýþ korunur.
Ne var ki, daha güçlü bir ordu ve donanma oluþturulmasý yönündeki isteklerin hiçbiri dýþ tehditlerden kaynaklanmamaktadýr. Bu, toplumlarda giderek artan hoþnutsuzluk korkusundan ve iþçiler arasýndaki uluslararasý ruhtan kaynaklanmaktadýr. Bu birçok ülkenin Güçlerinin kendini hazýrlamakta olduðu düþmanla karþýlaþacaktýr; bir zamanlar bilinçliliðe uyanan ve diðer tüm dýþ tehditlerden daha da tehlikeli olacak bir düþman.
Yüzyýllardýr toplumlarý köleleþtiren güçler, onlarýn psikolojileri üzerine de kapsamlý çalýþmalar yapmýþlardýr. Genellikle insanlarýn umutsuzluklarý, kederleri ve gözyaþlarýnýn, týpký çocuklar gibi küçük bir oyuncakla zevke dönüþtürülebileceðini bilirler. Ve o oyuncak ne kadar ihtiþamlý bir þekilde giydirilirse, renkleri ne kadar canlý olursa çocuk için de o kadar çekici olacaktýr.
Bir ordu ve bir donanma insanlarýn oyuncaklarýný temsil eder. Onlarý daha çarpýcý ve çekici kýlmak için, bu oyuncaklarýn sergilenmeleri için yüzlerce ve milyonlarca dolar harcanmaktadýr. Birleþik Devletler hükümetinin bir donanma filosunu donatýp Pasifik sahiline, her Amerikalý’nýn ABD’nin gurur ve zaferlerini hissetmesi için göndermesindeki amaç da buydu. San Francisco þehri, filonun eðlendirilmesi için yüz bin dolar harcamýþtý; Los Angeles altý bin; Seattle ve Tacoma ise yaklaþýk yüz bin dolar. Filoyu eðlendirmek için mi dedim? « Cesur oðlanlar » yeterli yemeði bulabilmek için isyan etmek zorundayken, birkaç üst rütbeli subaya içki içirip, yemek yedirmek için. Ülkenin dört bir yanýndaki kadýn, erkek ve çocuklarýn sokaklarda açlýk çektiði; yüzlerce iþsiz insanýn emeklerini her fiyattan satmaya hazýr bir durumda bekledikleri bir zamanda havai fiþekler, tiyatro partileri ve toplantýlar için tam iki yüz altmýþ bin dolar harcanmýþtý.
Ýki yüz altmýþ bin dolar! Böylesine yüklü bir toplamla neler yapýlmazdý ki? Ama ekmek yemek yerine, o þehirlerin çocuklarý filoyu görmeye götürülmüþ ve bir gazetenin de yazdýðý gibi olay akýllarda þöyle kalmýþtý, « bir çocuk için unutulmaz bir aný. »
Gerçekten de hatýrlanmak için muhteþem bir þey, deðil mi? Uygarlaþmýþ katliamýn infazcýlarý. Eðer bir çocuðun hafýzasý bu tür anýlarla zehirlenebilirse, insan kardeþliðinin gerçekten anlaþýlmasý umudu ne için var öyleyse?
Biz Amerikalý’lar kendimizi barýþ sever insanlar olarak tanýmlarýz. Kan dökülmesinden ve þiddetten nefret ederiz. Gene de uçan makinelerden savunmasýz köylülerin üzerlerine dinamit bombalarý atabilme olasýlýðý da bizde haz spazmlarý yaratýr. Ekonomik gereklilikten dolayý, bazý endüstri patronlarýný durdurmak için kendi hayatýný riske atan herhangi bir kiþiyi asmaya, elektrikli sandalyeye oturtmaya ya da linç etmeye hazýrýzdýr. Kalplerimiz Amerika’nýn dünyanýn en güçlü ülkesi olmasý ve eninde sonunda diðer bütün ülkeler üzerine kendi demir ayaklarýný çakacaðý düþüncesinin heyecanýyla çarpar.
Ýþte vatanseverliðin mantýðý budur.
Vatanseverliðin ortalama insanlar için doðurduðu korkunç sonuçlarý göz önüne aldýðýmýzda bile, bunlar vatanseverliðin askerler üzerindeki etkisiyle karþýlaþtýrýlamaz; boþ bir inançla kandýrýlmýþ o zavallý kurban. O ki ülkesinin kurtarýcýsý, ulusunun koruyucusu: Onun için vatanseverlik neyi ifade ediyor? Barýþ zamanýnda köle gibi itaatkâr bir hayat, kusurlar ve sapýklýk; savaþta ise tehlike ve ölüm.
San Francisco’ya kýsa bir zaman önce yaptýðým eðitim seyahatinde, Körfez ve Golden Gate Parký’nýn en güzel manzarasýna sahip olan Presidio’yu ziyaret ettim. Amacý çocuklar için oyun alanlarý, yorgun þehirliler için bahçeler ve müzik olmalýydý. Aksine çirkin, kasvetli ve barakalarla gri bir þekilde yapýlmýþtý. Barakalar; zenginlerin köpeklerini bile gezdirmeyecekleri yerler. Döküntü kulübelerde askerler güdülmekte olan bir sürü gibiydiler. Burada gençlik günlerini harcýyorlar, üstlerinin botlarýný ve pirinç düðmelerini parlatýyorlardý. Burada da, sýnýflar arasýndaki farklýlaþmayý gördüm: Özgür bir cumhuriyetin mahkumlar gibi sýraya dizilmiþ, önlerinden geçen her üstlerine selam veren kuvvetli oðullarý. Ýnsanlýðý küçülten ve üniformayý yücelten Amerikan eþitliði!
Baraka hayatý, cinsel sapýklýk gibi farklý eðilimleri de beraberinde getirmektedir. Giderek Avrupa askeri koþullarýnda ortaya çýkan sonuçlarý doðurmaktadýr. Cinsel psikoloji alanýnda adý duyulmuþ olan yazar Havelock Ellis, bu konu üzerinde kapsamlý bir çalýþma yapmýþtýr. Kitabýndan bir alýntý yapýyorum: « Barakalardan bazýlarý erkek fahiþeliðinin en büyük merkezleridir… Kendilerini satan askerlerin sayýsý, bizim inanmak istediðimizin çok daha üstündedir. Bazý alaylarda bu cüretin erkeklerin büyük bir çoðunluðu için rüþvet alma oranýndan daha yüksek olduðunu söylemek bir abartma olmaz… Yaz akþamlarýnda Hyde Park ve Albert Gate civarý canlý bir ticaret yapan askerler ve diðer erkeklerle dolar; çok az utanç içindedirler, üniformalarýyla ya da sivil… Çoðu vakada uygulanan prosedürler Tommy Atkins’in cep parasýna rahat bir eklemede bulunur. »
Ordu ve donanmaya bu sapkýnlýðýn nasýl ve neden girmiþ olduðu, en iyi biçimde fahiþeliðin bu türü için özel evlerin var olmasý gerçeðiyle yargýlanabilir. Bu davranýþ Ýngiltere’ye özgü deðildir, evrenseldir. « Askerler Fransa’da Ýngiltere ya da Almanya’dakinden daha az aranmýyor ve Paris ve garnizon þehirlerinde de askeri fahiþelik için özel evler mevcut. »
Acaba Havelock Ellis cinsel sapýklýkla ilgili araþtýrmasýna Amerika’yý da katýþ mýdýr? Eðer bunu yapmýþ olsaydý, ayný koþullarýn diðer ülkelerde olduðu kadar bizim ordumuz ve donanmamýzda da mevcut olduðunu görürdü. Güçlü bir ordunun geliþmesi kaçýnýlmaz olarak cinsel sapýklýðý arttýrmaktadýr; barakalar kuluçka makineleridir.
Cinsel etkilerinin yaný sýra, baraka yaþantýsý askerin orduyu terk etmesinden sonra faydalý bir emekçi olmasý olasýlýðýný da ortadan kaldýrmaktadýr. Herhangi bir konuda eðitim görmüþ olan erkeklerin çok azý ordu ya da donanmaya katýlýr, ama onlar bile bir askeri deneyimden sonra önceki iþlerinde kendilerini eskisi kadar rahat hissedemezler. Ýþsizlik alýþkanlýðýný, heyecan ve macerayý tatmýþ olarak hiçbir barýþçýl koþula ayak uyduramazlar. Ordudan ayrýldýklarýnda hiçbir yararlý iþe geri dönemezler. Ama bu genellikle ayaktakýmý, hapishaneden çýkanlar ve ne hayat ne de kendi kiþisel eðilimleri için mücadele etmeyen insanlarda görülür. Bu insanlar da askeri hayatlarýndan sonra, suç yaþamlarýna geri dönerler; daha da vahþileþmiþ ve alçalmýþ olarak. Hapishanelerimizde yatanlarýn kayda deðer bir çoðunluðunu eski askerlerin oluþturduðu herkesçe bilinen bir gerçekliktir. Diðer yandan ordu ve donanmada da oldukça yüksek sayýda eski suçlu bulunmaktadýr.
Yukarýda sýralamýþ olduðum bütün korkunç sonuçlar içerisinden hiçbirisi bana Private William Buwalda olayýnda oluþan vatanseverlik ruhu kadar insanlýk dýþý gelmiyor. Çünkü o, bir kiþinin asker olup ayný zamanda da insanlýk haklarýný savunabileceðine inanýyordu. Askeri otoriteler onu cezalandýrdýlar. Doðru, on beþ yýl boyunca ülkesine hizmet etmiþti, ama kayýtlarý mahkeme tarafýndan itham edilmemiþti. Buwalda’nýn mahkumiyetini üç yýla indiren Gen Funston’a göre, « bir görevlinin ya da gönüllü olarak askere kaydedilmiþ bir adamýn öncelikli görevi hükümetine karþý sorgusuz itaat ve baðlýlýktýr. Onun bu hükümeti onaylayýp onaylamamasý hiçbir þey deðiþtirmez. » Aslýnda, Funston vatana baðýmlýlýðýn gerçek doðasýna iþaret etmektedir. Ona göre, orduya girmek Baðýmsýzlýk Deklarasyonu’nun ilkelerini ilga etmek demektir.
Düþünmeyi, sadýk bir makine haline gelmeye dönüþtüren ilginç bir vatanseverlik anlayýþý!
Vatanseverliðe karþý, bir adamý, bir suçluyu on beþ yýllýk sadýk hizmetlerinden sonra hapse atan bir anlayýþtan daha büyük bir suçlama olabilir mi?
Buwalda ülkesine hayatýnýn en iyi yýllarýný vermiþti ve erkekliðini. Ama tüm bunlarýn hiçbir anlamý yoktu. Vatanseverlik merhametsizdir ve diðer bütün doymak bilmez canavarlar gibi ya her þeyi ister ya da hiçbir þeyi. Bir askerin, ayný zamanda bir insan olduðunu, kendi duygularý, düþünceleri ve eðilimleri olabileceðini kabul etmez. Buwalda’ya öðretilen ders de bu idi; çok pahalý ama hiçbir iþine yaramayacak bir ders verilmiþti ona. Özgürlüðüne kavuþtuðunda ordudaki pozisyonunu kaybetmiþti ama özgüvenini geri kazanmýþtý. Her þeyden önce, bu üç yýllýk mahkumiyete deðer.
Amerika’daki askeri koþullar üzerine yazan bir yazar, yakýn zamanlarda yazdýðý bir makalesinde Almanya’da askerlerin siviller üzerindeki baskýsýna deðinmiþti. Diðer yazdýklarýnýn yaný sýra, þöyle diyordu: Eðer bizim ordumuzun var olma sebebi, sivillere eþit haklar saðlanmasýnýn dýþýnda bir amaca hizmet etseydi, varlýðýný sürdürmek için bunun karþýlýðýný alýrdý. Eminim ki bu yazar, General Bell’in vatansever rejimi sýrasýnda Colorado’da deðildi. Eðer vatanseverlik adý altýnda erkeklerin nasýl hapishanelere týkýldýðýný, sýnýr dýþý edildiklerini ve diðer her türlü vahþetle karþý karþýya býrakýldýklarýný görmüþ olsaydý, muhtemelen fikrini deðiþtirirdi. ABD’de askeri gücün artmasýna verilebilecek tek örnek Colorado olayý deðildir. Birlikler ve askerlerin iktidardakilerin yardýmýna koþmadýðý ve burada küstahça ve vahþice ayný Kaiser’in üniformasýný giyen adamlar gibi davranmadýklarý pek görülmemiþtir. O zaman da Dick askeri kanunlarýna sahibiz. Acaba yazar bunu unutmuþ muydu?
Bizim yazarlarýmýzýn en büyük hatalarýndan birisi, kendi ülkelerinde yaþanan güncel olaylar hakkýnda oldukça cahil olmalýdýr; ya da dürüstlükten uzak bir tutumla bu konular hakkýnda konuþmak istemezler. Ve böylece, Dick askeri yasamýzýn Kongre tarafýndan çok az tartýþýlarak ve kamudan gizli bir þekilde yürürlüðe sokulmuþ olmasý konusunun üstü kapatýlmýþtýr: Baþkan’a, barýþ yanlýsý bir vatandaþý kana susanýþ bir katile dönüþtürme yetkisini veren yasa. Bunun ülkenin savunulmasýna yönelik bir amacý olduðu söyleniyor; gerçekte ise sözcülüðünü Baþkan’ýn yaptýðý o belirli partinin çýkarlarýný korumak.
Yazarýmýz vatanseverliðin Amerika’da asla yurtdýþýnda olduðu kadar güç sahibi olamayacaðýný iddia etmekte; çünkü bu bizlerde içten gelen bir duygu ama Eski Dünya’da mecburi bir þey. Ne var ki bu beyefendinin belirtmeyi unuttuðu iki çok önemli nokta var. Öncelikle, Avrupa’da mecburi askerlik toplumun her sýnýfýnda orduya karþý derin nefret duygularý yaratmýþtýr. Binlerce genç baský altýnda orduya alýnmaktadýr ve asker olduklarýnda da buradan kaçmak için her türlü yolu denemektedirler. Ýkincisi, inanýlmaz bir anti-militarist akýmý yaratan þey militarizmin mecburi yanýdýr, Avrupalý Güçler her þeyden çok bundan korkarlar. Her þeyden önce kapitalizmin en büyük savunucusu militarizmdir. Ýkincisi zayýfladýðý anda, kapitalizm de sendeleyecektir. Doðru, bizim ülkemizde erkekler genellikle orduya katýlmaya zorlanmazlar ama bizler daha þiddetli ve zorlayýcý bir güç yarattýk: Gereklilik. Endüstriyel bunalýmlar sýrasýnda orduya gönüllü katýlýmlarda inanýlmaz bir artýþ olduðu bir gerçeklik deðil midir? Militarizm gurur verici ya da kazançlý olmayabilir ama bir iþ arayarak ülkeyi gezmekten, ekmek kuyruklarýnda beklemekten ya da belediyenin sýðýnma evlerinde uyumaktan daha iyidir. Her þeyden önce ayda on üç dolar, günde üç öðün yemek ve uyuyacak bir yer demektir. Gene de eðer gereklilik orduya katýlmak için yeterli güçte bir neden olarak kabul edilmiyorsa, o noktada da devreye insanýn karakteri giriyor. Askeri otoritelerimizin ordu ve donanmaya yapýlan gönüllü katýlýmlardan « zayýf materyal » diye yakýnmalarýna þaþmamak gerek. Bu, gerçekten de cesaret verici bir iþarettir. Bu, ortalama Amerikalý’nýn hâlâ açlýk riskini almaktansa, üniformaya bürünerek baðýmsýzlýk ve özgürlük aþký ruhunu taþýyabileceðinin kanýtýdýr.
Dünyada düþünene adamlar ve kadýnlar, vatanseverliðin çok dar ve zamanýmýzýn ihtiyaçlarýný karþýlamak için çok sýnýrlý olduðunu anlamaya baþlamýþlardýr. Gücün merkezileþmesi dünyada baský altýnda olan ülkelerde ulusal bir dayanýþma duygusu yaratmýþtýr; Amerika’daki emekçiler ile yurt dýþýndaki kardeþleri arasýndaki dayanýþmadan daha üstün bir uyum gösteren bir dayanýþma; yabancý tehditlerden korkmayan bir dayanýþma, çünkü bu bütün iþçileri patronlarýna « Gidin ve cinayetlerinizi kendiniz iþleyin. Biz bunu sizin yerinize yeterince uzun bir süredir yapýyoruz. » diyecekleri bir noktaya getirmektedir.
Dayanýþma askerlerin bile bilincini uyandýrmaktadýr; onlar da büyük insan ailesinin birer parçasý haline gelmektedir. geçmiþ çatýþmalarda þaþmazlýðýný birden çok kanýtlamýþ olan bir dayanýþma ve 1871 Komünü’nde Parisli askerlerin ayaklandýran ve kardeþlerini öldürmeleri istendiðinde bunu yapmayý reddettiren güç. Yakýn geçmiþte Rus ordularýna karþý ayaklanan adamlara cesaret veren de ayný þeydi. Eninde sonunda bu dayanýþma, tüm baský ve þiddet altýnda tutulanlarý uluslararasý sömürücülere karþý bir araya getirecektir.
Avrupa proleteryasý bu büyük dayanýþmanýn gücünü fark etmiþtir ve bunun bir sonucu olarak da vatanseverliðe ve onun kanlý yüzü olan militarizme karþý bir savaþ baþlatmýþtýr. Alman, Fransýz, Rus ve Ýskandinav ülkelerin hapishaneleri, bu eski boþ inanýn bir parçasý olmayý reddeden binlerce kiþiyle doludur. Bu akým iþçi sýnýfýyla da sýnýrlý deðildir; hayatýn her aþamasýndan kiþileri, sanatçýlarý, bilim adamlarýný ve yazarlarýný da kucaklamýþtýr.
Amerika’da bu akýma ayak uydurmak zorunda kalacaktýr. Militarizm ruhu hayatýn her kanalýna sýzmýþ durumdadýr. Gerçekten de ben Amerika’da militarizmin dünyanýn diðer yerlerinden daha büyük bir tehlike oluþturduðuna inanýyorum; çünkü kapitalizm yok etmek arzusu içinde olanlara rüþvet ödemekte.
Bunun baþlangýcý okullarda çoktan yapýldý. Gözle görülür bir þekilde, hükümet de Ýncil’in yolunu seçiyor: « Bana çocuk aklýný verin, onu bir erkek yapayým. » Çocuklar askeri taktiklerle, müfredat programýnda yüceltilen askeri baþarýlarla eðitiliyorlar ve genç beyinler de hükümete uyum saðlamalarý için saptýrýlýyorlar. Dahasý, ülkenin gençleri ordu ve donanmaya katýlmak için parlak posterlerle kandýrýlýyorlar. « Dünyayý görmek için iyi bir fýrsat! » diye baðýrýyor hükümet duvarlardan. masum çocuklar zorla vatansever yapýlýyor ve askerlerin adýmlarý Ulus’a doðru ilerliyor.
Amerikan iþçileri askerler, Federaller ve Eyaletler’in ellerinde o kadar çok acý çekti ki, üniformalý parazitlere karþý yeterli bir nefret ve isyanlarý var. Ne var ki tehditler bu büyük problemi tek baþýna çözemez. Ýhtiyacýmýz olan þey, askerlerin eðitimine karþý bir propagandadýr; akýmýnýn gerçekliklerine onu uyandýracak ve varlýðýný onlarýn emeklerine borçlu olduðu adamlara karþý gerçek görüþünün bilinçliliðini uyandýracak anti-vatansever bir literatür. Otoritelerin en çok korktuðu þey, tam da budur iþte. Bir asker için radikal bir toplantýya katýlmak zaten büyük bir hainliktir. Bir asker için radikal bir bildiriyi okumayý da büyük bir hainlik olarak adlandýracaklarýna hiç þüphe yok. Ama otoriteler, hatýrlanamayacak kadar eski zamanlarda ilerlemenin her adýmýný hainlik olarak adlandýrmýyor muydu? Ne var ki sosyal bir yeniden yapýlanma için çabalayanlar bütün bunlarla karþý karþýya gelecek güce sahiptirler. Bu gerçeklikleri fabrikalar yerine, barakalara taþýmak daha da önemlidir. Vatansever yalaný dünyamýzdan silmek için, bütün uluslarýn evrensel kardeþlikte birleþerek þu kelimeler etrafýnda toplandýðý o muhteþem yapýya giden yolu temizlememiz gereklidir: ÖZGÜR BÝR TOPLUM.
Çeviri: Kara Kedi